Kıyamet

Onlara göre Hz. Peygamber yaptıkları dünyevi teklifleri kabul etmiyorsa Allah'ın elçisi olduğunu ispatlayacak bir şeyler göstermeliydi.

🔸 Kureyşliler çok yakından tanıdıkları ve yalan söylediğini asla görmedikleri Peygamber Efendimizi (sav) kendilerince güç durumda bırakmak için inatla her yolu deniyordu. Onlara göre Hz. Peygamber yaptıkları dünyevi teklifleri kabul etmiyorsa Allah'ın elçisi olduğunu ispatlayacak bir şeyler göstermeliydi. O zaman mesele hallolurdu. O'na şöyle söylüyorlardı:

🔸 "Rabbinden çevremizdeki dağları kaldırmasını, toprağı dümdüz yapmasını ve ülkemizden Irak ve Suriye'deki gibi nehirler akıtmasını iste. Atalarımızdan birinin, örneğin Kusayy'ın dirilmesi için dua et. Biz de ona söylediklerinin doğru olup olmadığını soralım. Veya eğer bizim için bunları istemeyeceksen kendin için birşeyler iste. Allah'tan senin sözlerini doğrulayıp bizimkileri yalanlayacak bir melek indirmesini iste. Sana bahçeler, saraylar, altın ve gümüş hazineleri versin ki senin Allah katında ne kadar değerli olduğunu görebilelim."

🔸 Peygamber Efendimiz (sav) onların isteklerine şöyle cevap veriyordu: "Ben Allah'tan böyle şeyler isteyecek değilim. Çünkü O beni uyarmam ve müjdelemem için gönderdi." Kafirlerin sık sık öne sürdükleri şeylerden biri de eğer Allah gerçekten vahiy gönderdiyse bir melek göndermeliydi fikri idi. Buna karşı Kur'ân'ın cevabı şuydu: "Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı, biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik." (İsrâ suresi, 95. ayet)

🔸 Cebrâîl'in zaman zaman yeryüzüne inmesi, onu Kur'ânî anlamda elçi (rasûl) yapmıyordu. Elçi olabilmek için, mesaj getirilen insanlar arasında yeryüzünde yerleşmek gerekliydi. Kur'ân şöyle diyordu:

🔸 "Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir. Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. "Eyvah! Biz Allah'ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız" diyecekler." (Furkan suresi, 21-22. ayet)

🔸 Bu uzaklaştırma onların dünya ile âhiret arasına bir perde çekilmesi için yalvarmalarına, ama kibir içinde yalvarmalarına karşılıktır. Semavât ile direkt bağlantıya geçildiğinde ve dünya yerle bir olup zaman ve mekân anlamsızlaştığında ebedî son gelmiş olacaktır. Kur'an'ın ifadesiyle o gün insanlar her bir yana dağılmış küçük kelebekler gibi olacaktır, dağlarda atılmış renkli yünler gibi olacaklardır ve "çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek bir gündür. Bu son, Kur'ân'ın tümünde sürekli tekrarlanır. Bu, saat'tır ve çok yakındır. "O göklerde de yerde de ağırlaştı" (A'râf: 187). Kıyâmet vakti henüz gelmemiştir, onun yakın olduğu söylendiğinde ise, "Gerçekten senin Rabbinin katında bir gün, sizin, saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir" (Hacc: 47) âyeti hatırlanmalıdır.

💠💠💠

FİKRİYAT.COM SOSYAL MEDYADA!

Fikriyat'ı aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz;

👉 TWITTER

👉 INSTAGRAM

👉 FACEBOOK

👉 YOUTUBE 🔔

👉 Fikriyat.com mobil uygulamasını ise buradan indirebilirsiniz.

Görüş ve önerileriniz için bizlere ulaşabileceğiniz e-posta adresimiz:

fikriyat@fikriyat.com.tr

DİĞER PROGRAMLAR

TÜMÜ
-->
Bizim Sanatımız
-->
Tarihe Yolculuk
-->
Kürsü
-->
Ubeydullah Sezikli İlahileri
-->
Ayraç
-->
Hekimce
-->
Enderun Sohbetleri
-->
Şehrin Ruhu
CANLI YAYINA MESAJ GÖNDER