Allah'ı Anmak

Nur Suresi'nin 36 ilâ 38. Ayetlerinde şöyle buyrulur:
"Allah'ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alış verişin kendilerini, Allah'ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar buralarda sabah akşam O'nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar. Bütün bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandırsın ve lütfundan onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır."
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir topluluk, Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelip Allah'ın kitabını okudukları ve anlamaya çalıştıkları sürece durmadan üzerlerine sekînet (huzur) iner, onları rahmet çepeçevre kuşatır ve Allah onları, katında olanların içinde anar". Kâbe'ye "Allah'ın evi" denilmiştir. Allah eve muhtaç olmadığına, hiçbir mekân O'nu içine alamayacağına göre bu sözün gerçek değil, mecazi manasının kastedildiği açıktır; bu da "yalnızca Allah'a ibadet edilen yer" demektir. Müslümanlar namaz kılarken o evin bulunduğu yöne dönerler, tavaf ibadeti yapanlar onun etrafında yedi kere dolanırlar. O ev ve çevresi yalnızca Allah'a ibadet etmek içindir ve bundan dolayı orası Allah evidir. Buradan hareketle şöyle bir sonuca ulaşmak mümkündür: Bir mekân ne kadar Allah'a ibadet için kullanılırsa o kadar Allah'a aittir, O'nun nurunun tecellisine mazhardır, lâyıktır. Allah'ın nurunun manevi ufukları aydınlattığı mekânlar yalnızca mescitler değildir, Allah'a ibadet edilen her mekândır, her evdir. Bir mekânda ibadet, zikir ve tefekkür oradaki nur olur.
İnsanların çoğu, fâni olan imtihan dünyasında ticarete, eğlenceye dalarak Allah'ı unutur. Bunlar imtihan için verilmiş, âdeta imtihan sorusuna benzeyen dünya malına aldanarak servet ve nimet imtihanını kaybedenlerdir. Allah'ın örnek gösterdiği, övdüğü, yaptıklarının karşılığını fazlasıyla vereceği, ayrıca hesapsız lütuflarda bulunacağı kulları ise dünya-ahiret dengesini iyi kuranlar, kalıcı olanı geçici şeyler uğruna değişmeyenlerdir. Mutasavvıflar bu ayetten "fenâ" dedikleri hal için bir delil çıkartmışlar ve "Allah'ta fâni olanlarda âdeta bir çifte şuur oluşur; dünya işlerine ait olan şuur, devamlı Allah ile meşgul olan şuura perde olmaz" demişlerdir.
VAV RADYO