Apaçık Delil

Giriş Tarihi: 18.05.2020 14:18 Güncelleme Tarihi: 18.05.2020 14:18

Beyyine Suresi'nin 4 ve 5. ayetinde şöyle buyrulur:

"Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. Halbuki onlara, ancak dini Allah'a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O'na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekatı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir."

Müfessirlerin çoğunluğuna göre bu ayetteki "apaçık delil"le kastedilen, hak ve hakikat elçisi olan Hz. Peygamber'dir. Buna rağmen Ehl-i kitap onun hakkında ayrılığa düştüğü için kınanmıştır. Müfessirler Hz. Peygamber gelinceye kadar yahudi ve hristiyanların, son peygamberin geleceği hakkında fikir birliği içerisinde olduğunu, fakat Hz. Peygamber geldikten sonra bir kısmı ona inandığı, çoğu ise inkâr ettiği için ayrılığa düştüklerini söylemişlerdir.

"Dini Allah'a has kılarak" ifadesiyle "Allah'a gönülden inanıp içtenlikle yalnız O'na kulluk etmek" kastedilir. Buna göre ibadetlerde şekil de vazgeçilmez olmakla beraber, ibadetin özü ve ruhu niyet ve ihlâstır, tevhid inancı ve kulluk bilincidir.

Ayetin metninde geçen Hanîf kavramı Kur'an dilinde her şeyden önce tevhid inancını kapsar ve daha açık olarak, "Şirk kuşkusu taşıyan her türlü sapkın görüşten uzaklaşıp Allah'ın birliği inancına yönelen ve ihlâslı bir şekilde yalnız O'na kulluk eden" anlamına gelir. İbadet teriminin genel anlamı içinde namaz ve zekât da bulunsa da onların ayrıca zikredilmeleri, çok önemli ve değerli olduğunu gösterir. Gerek önceki kutsal kitapların aslında ve gerekse Kur'an'da insanlara sadece bir olan Allah'a samimiyetle ibadet etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emredilmiştir. Namaz Allah'a saygının, zekat ise insana şefkat ve sevginin ifadeleridir. Bu sebeple, ayette belirtildiği gibi tevhid inancı ve "Allah'a gönülden saygı ve itaat" anlamındaki ihlâsın yanında, namaz ve zekât da diğer ilâhî dinlerin bozulmamış şeklinde bulunuyordu.

VAV RADYO

CANLI YAYINA MESAJ GÖNDER